2011-01-19

ANILAR VE YİTİP GİDEN DEĞERLER

Kendimle ilgili örnekler verdiğim için hoş görün..
Aklıma başka anlatım şekli gelmedi..
Hem size dert yanmayıp kime yanacağım..
Tüm meslek grupları içinde bizdeki arkadaşlığın bir benzeri daha yok çünkü..

Kıtaya çıktığımız ilk günü alay komutanı ile inanılmaz bir kavga yaşadım..
Bana göre ben, ona göre kendisi haklı idi..
O andan itibaren, komutanlarım ve bir sistem olarak silahlı kuvvetler, her fırsatta beni cezalandırmaya başladılar..
Ve ilk gün öğrendim ki / öğrettiler ki, TSK acımasızdır..hiçbir suçu -elbette ki kendisine göre suç olanı- cezasız bırakmaz..
Kışlada olan her olay bunu doğrular nitelikte idi..
12 mart’ın da etkisi olsa gerek, genç rütbelerin yaptıkları hiçbir olaya hafifletici bir neden yüklemeksizin, basıyorlardı cezayı..

Ceza alma rekoru bizim topçuda idi..Patnos’un minik cezaevine girdikçe, devreler olarak bölükleri sabah sporunda cezaevinin etrafında koşturup, Cem Karaca’nın ünlü “Düştüm mapus damlarına öğüt veren çok olur” türküsünü söyletirdik.. ikince ceza alma rekoru bende idi..

Hakkımda bir sürü dosya tuttular..
Asidir dediler, disiplinsiz dediler, örgütleyici (!) diye özel sicil verdiler..
Bekar odamı arayıp yüzlerce kitabımı ortalığa saçtılar..
Onlar üzerime geldikçe diklenmeyi öğrendim ben de..

Rütbem arttıkça kavga şeklimiz de değişti..
Ben de hakkımı - hukukumu arama yolarını öğrenmiştim artık..
Yükseleceğim her rütbe için “hele bir …………olsun, biraz akıllanır” dedilerse de, bu cümle albaylığıma kadar devam etti.. onların akıllanmak dediği şey, her ne ise, ben olamadım..
Sakınca kaydımdan dolayı ailem de benimle birlikte çile çekti..
Oğlum Anadolu lisesini üç ayrı şehirde bitirdi..
Üç ayda tayinimi çıkardıkları oldu..

İlk günden itibaren tek bir şey sokuluyordu kafalarımıza..
Üst daima haklıdır..
Komutanlarından Allahtan korkar gibi korkacaksın..
Komutanların inanılmaz bir gücü vardır..hiçbir şeye itiraz etmeyeceksin..
Ülkedeki yönetim şekli ve sivil-asker ilişkileri de bunu doğrular nitelikte idi..

Ana dilim gibi İngilizce bilmeme rağmen yurt dışı göreve gidemedim..
Akademi sınavlarına sokulmadım..
Her hukuk gaspında, ben de sistemi ilgili yerlere şikayet ettim..
Ama hiçbir şey elde edemedim..
Öğrendim ki, TSK kincidir, intikamcıdır, acımasızdır, kendi doğrusu dışında doğru kabul etmez..
Yani ya onun istediği gibi olursun ya da adamı süründürürler..
Her şeye rağmen sisteme küsmedim..
Sistemin doğru bildiği şeylerin yanlışlığı elbet anlaşılacaktı..
Ayrıca, eğer itaatsiz isen, yalnızlığı ve cezayı göze alacaksın..

12 eylül, ülkedeki az buçuk bile demokrat olanların üzerinden bir silindir gibi geçerken, benim gibi düşünen 76, 78, 79 ve 80 devreleri başta olmak üzere, o az buçuk demokrat olan tüm subaylar kapının önüne kondular sorgusuz-sualsiz..
Nedenini bilmiyorum ama ben atılmadım..belki de mezuniyet yılı etkili olmuştur bunda..
Ama sonuçta bugün rütbeleri tuğ ve tümgeneral olacak olan, en bilgili, en gerçekçi, en az herkes kadar vatansever, en kaymak tabaka, hem de resen emekli edilmişti..

Bence TSK kendi ayağına ilk kurşunu o zaman sıktı..

Bugünün kızdığımız dinci çevreler ya da ülkemizin bekasını istemeyen devletler, milyarlar verse bunu sağlayamazlardı..
Subay mevcudu 18 bin civarında olan bir kara kuvvetleri için 2000 subay inanılmaz bir kıyımdı..
Böylece herkes susturuldu, sindirildi, pıstırıldı..

Ve sonunda, elbirliği ile yapılan tüm desteklerle, ülke AKP iktidarını tanıdı..
O, yanından salavatla geçilen TSK ya bir şeyler oldu..
Astığı astık, kestiği kestik generaller süt dökmüş kediye döndüler..
Bize yapılan her saldırıda, “işte şimdi TSK patlayacak” diyorduk..
Hiçbir şey olmuyordu ama..
Genelkurmay Başkanlarımız ha bire, “TSK hukuka bağlıdır” diyordu..ne demekse hukuka bağlılık? Oysa bize ilk günden “hizmete müteallik olmayan emir uygulanmaz” ı öğretmişlerdi..
Artık “hizmet kavramında bir değişiklik olmuştur” diyorum..
Birileri ırzımıza göz dikti ve biz hala hukuka bağlılıktan söz ediyoruz..

Sivil arkadaşlarım yarı şaka, yarı ciddi, “Sizinkiler teğmenine de generaline de sahip çıkamıyor” diyorlar yüksek sesle..
Artık itiraz edemiyorum..
Başımı önüme eğmekten başka bir şey yapamıyorum..
Yıllarca bana ve benim gibilere, anamızdan emdiğimiz sütü burnumuzdan getiren o komutanlar ve onlarla temsil edilen sistem nerede acaba?
Kendi personeline bu kadar acımasız ve kararlı -kendince- davranan bu sisteme ne oldu acaba?

Yoksa kurmaylık ve devamındaki generalliğe terfi sistemimizde bazı sakatlıklar mı aramalıyız?

Neden mi yazdım bunları..

Yıllar önce içimiz heyecandan titreyerek koştuğumuz 27 aralık koşusundaki olaylar içimi acıttı..

Harbiyelileri, madem güzergah tahsis edilmedi, ön tarafa merkez komutanlığı eskortlarını koyarak, halka ses yayın cihazları ile durumu anlatarak, Atatürk Bulvarından koşturmak bu kadar mı imkansızdı acaba?

Hiç yorum yok: