2011-01-27

TÜRKLER

Johari, insanın kendini tanıması için gerekli olan koşulları, “pencere” şeklinde tanımlamış..bu tanımlamanın anlaşılır şekli aşağıdadır..
• Açık pencere : Kişinin kendisini gördüğü, başkalarının da onu gördüğü pencere,
• Kör pencere : Başkalarının görüp, kişinin görmediği pencere,
• Gizli pencere : Kişinin görüp, başkalarının görmediği pencere,
• Bilinmeyen pencere : Kişinin de, başkalarının da görmediği pencere..
Toplumlar tek tek bireylerin, kendilerini o topluma ve o toplumun değerler sistemine ait hissederek, bir araya gelmesi ile oluştuğuna göre, toplumlar için de yukarıdaki tanıma şekillerini öne sürmek sanırım yanlış olmaz..
Yani, Türk toplumu olarak;
• Kendimizi nasıl gördüğümüz,
• Diğer toplumların bizi nasıl gördüğü,
• Bizim kendimize ait olduğunu sanıp, diğer toplumların görmediği/farkında olmadığı,
• Bizim de, diğer toplumların da bize ait olduğunu bilmediği taraflarımızdan söz etmek mümkündür.
Bizim için geçerli olan bu tümevarımın diğer toplumlar için de geçerli olduğu aşikardır.
Üç yıl önce, 4 kişilik aile olarak, ellerimizde ülke ve şehir haritaları, önceden ayırtılmış otel/motel/hostel listesi, hangi şehirde bizi kim karşılayacak bilgisi ile uzun bir Orta Avrupa turu yapmıştık.. (Not: Neredeyse bütün turu, çok ucuza trenlerle yapmıştık..bütün Avrupa ülkelerinde ana ulaşım aracı olmaya devam eden bu araç için benim ülkemdeki yöneticilerin “komünist işi” demeleri hangi akıl ve izanın eseri idi acaba?)
Gezip/görüp/etkilendiğimiz şehirleşme, ülkelerin geçmiş zamanlarına ve kültürlerine sahip çıkma, her şeyin insana yönelik ele alınması konuları bir yana, beynime kazınan olgu, özellikle Avusturya ve Macaristan’da, geçmişten kaynaklanan, Türklerle ilgili olumsuz düşünceler ve bunların dışa vurulma şekilleri oldu.
Türklerle ilgili bir olayın yaşandığı her yere anıtlar, heykeller ve büyük levha/panolar yapmışlardı..
-Türkler bu kapıda durduruldu,
-Türkler bu noktadan ileriye geçemediler,
-Türkler burada bozguna uğratıldı,
-Bu anıtın olduğu yerde kahraman bilmem kim Türkleri unutulmaz bir yenilgiye uğrattı,
Anıtlar, heykeller, panolar, aklım durmuştu.. ve kendime sormadan edememiştim:
“Biz ne yaptık acaba bu adamalara da böylesine bir hınç ve kin besliyorlar bize..” diye..
Savaşların zulümsüz, kıyımsız, tecavüzsüz, talansız kısaca insani hiçbir yönünün olmayacağını bilecek öngörüye sahibim.. bu geçmişte de, böyle idi, şimdi de böyle.. ama nedense, bizim yanlış çalışan pencerelerden birisine göre; biz her gittiğimiz yere barış ve huzur götürmüşüz..savaş yapmışız, adamların ülkelerini - şehirlerini işgal etmişiz, şehrin/kalenin büyüklüğüne göre 2 gün 3 gün askere talanı serbest bırakmışız, kadınlarını kızlarını, küçük çocuklarını esir almışız, ama bütün bunları barış ve huzur için yapmışız..
Sanırım empati yapmak diye bu ihtiyaç kastediliyor..ABD bunu söylediğinde gülüyoruz, biz iddia ettiğimizde ciddileşiyoruz..
Bunları neden yazdım?
Elimde sonlarına geldiğim bir kitap var.. kitap, her fırsatta, bizi arkamızdan vurduklarını (!) iddia ettiğimiz Araplarla ilgili.. daha doğrusu Türkler ve Araplarla..
Amin Maalouf’a ait.. adı “Arapların Gözünden Haçlı Seferler”..(Yapı Kredi Bankası Yayınları)
Zamanınız varsa, okuyun da görün araplar, Osmanlıdan önce Selçuklularla ve genel olarak Türklerle ilgili, neler düşünüyorlar..Türklerle ilgili olarak arap tarihçiler neler söylüyorlar.. yani onların penceresinden nasıl görünüyoruz acaba?
Bugün geldiğimiz noktada, bizimle ilgili düşüncelerinin neden hiç değişmediğini, hiçbir uluslar arası toplantıda/camiada bizi desteklemediklerini, bizi her fırsatta zor durumda bıraktıklarını anlamak mümkün bence..
Demem o ki; Avrupalı ne ise Arap ta odur bizim için..siz bakmayın son yıllarda bazı kendini bilmezlerin onları bağırlarına bastıklarına..onlar ümmetten başka kavrama sahip değiller..böyle davranmaları gerekirdi zaten..
Dönektir, mönektir ama bazı tespitlerine katılırım Çetin Altan’ın..
“Türke Türk propagandası” dediği bir kavram vardır.. bizim yöneticilerin ülkeyi sorunsuz yönetmek için buldukları bir yöntemdir bu.. ama bazı konularda bize öylesine uyuyor ki bu tanım, anlatamam..
Johari’ye uyup ”KÖR PENCEREMİZİ” açmamız gerekiyor.. hem de hiç zaman kaybetmeden..
Hepinize keyifli günler diliyorum..

1 yorum:

Nuray ÇELEBİ dedi ki...

Çok güzel bir derleme olmuş. Ellerinize sağlık. Kör pencereden belki de "Vatan mevzubahis ise gerisi teferruattır" diyen dünya liderinin vatandaşlarının da aynı düşünceye sahip olma düşüncesi Türklerin maneviyatlarının çok güçlü olduğuna inanmaları öyle gözüküyordur.Bu yetmez mi?