2012-01-23

TORUN SEVGİSİNE FARKLI BİR YAKLAŞIM

TORUN SEVGİSİ
Sürekli olarak aynı ve değişmeden yaşadığımız sosyal olaylar ile toplumda genel kabul gören düşünce ya da davranış kalıplarını, çoğunlukla sorgulamadan kabul ederiz. Bunlara karşı koymayı ya da değiştirmeyi, işin kolayına kaçmayan bir yapımız yoksa, kolay kolay da düşünmeyiz. Çünkü böyle yaşamak daha kolaydır.
Üzerinde durmak istediğim konu; artık belli bir yaşın üstünde olan bizler için söz konusu olan “torun sevgisi..” Zira bugünlerde sık sık torunu olan arkadaşlarımızın haberlerini alıyoruz. (Bütün torun sahibi olan arkadaşlarımı, ailelerini ve çocuklarını kutluyorum.)
Torun sahibi arkadaşlarla konu üzerinde tartıştığımızda hep aynı cümleyi duydum: “Hele bir torunun olsun görürüz..” Tartışmaktan kastım ise şu: Torunu olan arkadaşlarımın bir kısmı, koşullar ne olursa olsun, ortada bir torun varsa, büyüklerin, yani bizlerin tüm yaşamlarını bu gerçeğe göre ayarlamaları gerektiğini savunuyorlar. Gerekçe olarak da torun sevgisinin eşi benzeri olmayan bir sevgi türü olduğunu, torun için her sıkıntıya katlanılabileceğini söylüyorlar. Ben de, torun -lar- için bazı fedakarlıkların yapılabileceğini, ama yaşamımı kesinlikle onlara bakmaya adamayacağımı savunuyorum. İmrenilecek bir vericilikle torunlarına sahip çıkıyor.
Nedense insanın –kendisi hakkındaki düşünceleri dahil- diğer insanlara karşı hissettikleri, duyguları, onlara karşı takındığı tavırları, sözleri, hep, üzerinde tartışılacak konular olmuşlardır. Egomuz kendi mükemmelliğimiz ve yanılmazlığımız üzerine kurulu olduğu sürece de bu böyle devam edecektir. Yok insan en fazla annesini sever, yok en çok ilk çocuğunu sever, hayır canım insanın eşinin yeri başkadır, yok yok torun sevgisi bambaşkadır vb. konular bunlara örnek olabilirler. Bütün bu özelleştirilmek istenen kişilerin yerine, insanda herkese sunabilecek kadar sevgi vardır veya yoktur desek daha rahatlatıcı olmaz mı acaba? Ya da insanın bu duyguları yaşayabilmesi için kendisiyle mutlak bir barışıklık içinde olması mı gerekir?
İnsan pozitif bir yapıya sahipse, akıllı ise, bilgili ise, kendisine belletildiği şekilde değil de, kendisi olarak düşünüyorsa, bence her şeyi ve herkesi eşit biçimde sevip, sevgisini herkese koşulsuz sunabilir. En fazla ne olur? En yakınlarına biraz daha farklı davranır.. Yoksa, birilerine ya da bir objeye, çok abartılı, neredeyse hastalıklı sevgi türüne girer bir şekilde, sevgi sunumunun sağlıklı olduğunu sanmıyorum ben.
Belki de kimi duygularımızı tam anlamı ile adlandıramadığımız için, bize o şekilde öğretildiği için gerçekçi olamıyoruz. Gerçekçi olamıyoruz, çünkü gerçekçi, sorgulayıcı ve analitik şekilde olaylara yaklaşma yöntemlerini bilemiyoruz. Hamile kadınların “aşerme” olayı gibi yani. Tıp ve bilim “böyle bir olay yok” diyor. Ama buna rağmen dünyadaki bütün kadınlar hamile kalınca bu duyguyu yaşıyorlar. Belki de kendimiz olmak, öyle sanıldığı gibi kolay değildir.
Sonuç olarak, insanların belli bir yaşa ulaştıktan sonra, torunlarına olan sevgi ve hoşgörülerinin onların torun sahibi olmaları ile doğrudan bir ilişkisi yok bence. Olsa olsa o insanların bulundukları yaş gurubundan dolayı, bir çocuğa karşı nasıl davranılacağını artık öğrenmiş olmalarının sonucudur o geniş hoşgörü ve sabırları. Böyle olunca da, başta kendi torunları olmak üzere, tüm çocuklara karşı inanılmaz bir yumuşak başlılıkta yaklaşabiliyorlar. Belki bunun altında biraz günah çıkarma isteği bile vardır bilinçsizce de olsa. Kendi çocuklarına olan ihmalkarlıklarının ve tahammülsüzlüklerinin bilinçaltlarındaki suçluluk duygusunu biraz olsun hafifletmeye çalışıyorlardır belki de. Aksi halde, gençlik yıllarında, kendi çocuklarına göstermemiş olduğu sevgiyi, çocuklarının çocuklarına böylesine koşulsuz sunmasının hiçbir mantıklı açıklaması olamaz.

GÖNÜLLÜ ÇALIŞMALAR HAKKINDA BİLGİ

Merhaba,

Bazı arkadaşlarım, tüm yazışma ve bilgilendirmelere rağmen, internete erişmedeki sorunlar ve iş yoğunluklarından dolayı, yapılan gönüllü çalışmalar ve bu çalışmalara olan maddi-manevi katkılardan haberlerinin olmadığını ifade ettiklerinden, yapılan çalışmalar hakkında tekrar bilgi vermek gereğini duydum.

İlgileriniz için şimdiden teşekkür ediyorum.

Engelli çocuklarla olan gönüllü çalışmalarımın bugün geldiği nokta, aşağıda maddeler halinde sıralanmıştır.

1. Haftanın 4 gününü otistik ve zihinsel engelli çocuklarla yaptığımız gönüllü çalışmalarla geçiriyorum..ikisi MEB lığına bağlı 5 ayrı okul ve kurumda yüzme-müzik ve fotoğraf çalışmaları yapıyoruz..bu çalışmalarda benim gibi gönüllü olarak çalışan bir de fotoğraf sanatçısı arkadaşım vardır..
2. Bu çalışmalardan ilki Gazi Üniversitesi havuzunda yüzme dersleridir..haftada bir gün otistik çocuklarla havuza gidiyoruz..
3. MEB lığına bağlı iki ayrı okulda fotoğraf çalışmaları yapıyoruz..biri ilköğretim diğeri lise düzeyinde olan bu okullardaki tüm öğrenciler zihinsel engelli çocuklardır..bunların arasından -her iki okulda da- fotoğraf çekecek düzeyde olan 14 er çocukla farklı mekanlarda fotoğraf çekimleri yapıp sergiler açmaktayız..
4. Özel okullarda ise yine ağırlıklı olarak fotoğraf çalışmaları yapmaktayız.. fotoğraf çekmek, sonucu en çabuk alınan aktivitelerden birisidir..bu nedenle çocukların ve ailelerin ilgisini çekmekte ve artan bir talebe maruz kalmaktadır.. ayrıca çocukların sosyalleşmesinde büyük katkı sağlamaktadır.. günlük yaşamlarında agresif davranışlar gösteren hiçbir çocuk fotoğraf çalışmalarında taşkınlık yapmamaktadır.. bu da onlar için bir tür terapi olmaktadır..
5. Bu aktivitelerin dışında 5 i üniversite, 1 i lise öğrencisi olmak üzere 6 öğrenciye her ay 150-200 lira arasında burs vermekteyiz.. burs için 16 arkadaşımız her ay, 25-75 lira arasında ödeme yapmaktalar..
6. MEB lığına bağlı okullardaki aileler tahmin edemeyeceğiniz kadar fakirler.. bu olgu, bilimsel bir sonuç olmamakla birlikte zihinsel engelli çocuklara en alt gelir grubuna sahip ailelerde daha yoğun rastlanmaktadır.. bu ailelere ve özellikle ilköğretim düzeyindeki okula katkı olması bakımından, bugüne kadar yaptığım çağrılara cevap olarak;
• 6 arkadaşım ortalama fiyatları 200 lira civarında olan fotoğraf makinesi hediye ettiler..okullardaki çalışmalara bu makinelerle gidiyoruz.. (benimkiler dahil toplam 11 makinemiz var)
• İstanbul’daki TEB grubundaki arkadaşlarım kırtasiye desteğinde bulundular..
• Yine İstanbul’dan iki arkadaşım toplam 500 lira para yardımında bulundular..
• Ankara’dan bazı arkadaşlarım kırtasiye, ikinci el giysiler ve oyun CD leri temin ettiler..
• Bazı arkadaşlarım, minik katkılarla bile olsa, yaklaşık 500 lira para gönderdiler, bu parayla GÜNIŞIĞI adlı kurumdan sınıflarda kullanılmak üzere eğitim setleri-araçları satın aldık..
• Bazı arkadaşlarım iş saatlerinin dışında zaman ayırabildikleri ölçüde, bana fiili yardımda bulunmaktalar..
• Tüm bunlara katkı sağlayan arkadaşlarıma tüm kalbimizle teşekkür ediyoruz..

7. NELER YAPILABİLİR :

• Elinizde bir ikincisi varsa, eski dijital makinelerinizi bize verebilirsiniz, zira halen makine eksiğimiz var..
• Her tür kırtasiye yardımında bulunabilirsiniz..
• Kullanmadığınız 7-15 yaş arası çocuklara uygun giysilerinizi/ayakkabılarınızı/ botlarınızı verebilirsiniz..
• Kalem pil desteğinde bulunabilirsiniz..
• En önemlisi parasal destekte bulunabilirsiniz..harcanan her kuruşun fatura/fiş/dekontu adresinize gönderilecektir..
• Bu amaçla ister yıllık olarak öğrencilere verilen burslara, isterseniz okullara alacağımız malzemelere katkıda bulunmak üzere para gönderebilirsiniz..isteyen arkadaşlarıma hesap numarası gönderebilirim..

8. Yukarıda saydığım, bugüne kadar yapılan yardımların çok önemli bir kısmını ve burs paralarını ağırlıklı olarak dalış grubundaki arkadaşlarım sağlamışlardır/sağlamaktalar.. hepsine ayrı ayrı teşekkür ediyorum.. dileğim aynı duyarlılığın, başta meslektaşlarım olmak üzere, tüm arkadaşlarım tarafından gösterilmesi..

9. SON OLARAK; bu yazıyı yazmakla işi biraz çingeneliğe döktüğümün farkındayım.. ama gönül umduğuna küsermiş..umduğuna dert yanarmış..

Hepinize sağlıklı, keyifli bir hafta diliyorum..

Nazmi Alacadağlı