· Ahlak kuralları bir toplumda yaşayan insanların kendi aralarındaki ve
toplumla olan ilişkileri düzenleyen normlardır. (1) Bu özelliği nedeniyle de
toplum tarafından benimsenen kurallar aslında tek tek bireylerin benimseyip
uyguladıkları ahlak kurallarının bütünüdür. Böylece ortaya “toplumsal ahlak”
denen kavram çıkmaktadır.
· Her toplum için, kendi ahlak anlayışları bilinenlerin en iyisidir.
Toplumların birbirlerini anlama zorluklarının başında bu farklılık yatmaktadır.
·
Otoriter yapılar bir topluma egemen olduklarında kendi ahlak (..ve
elbette ekonomik) anlayışlarını da topluma dayatırlar. Otoriter sistem
çöktüğünde, yani iktidar el değiştirdiğinde, sistemin ahlak tezleri de çöker.
(2) İşte gelenekçi toplumlarda en önemli konulardan biri değişen ahlak
kurallarının yerine yenilerinin nasıl konacağı sorunsalıdır.
· Toplum tarafından benimsenen bu kuralların değişimi çok uzun süre alır.
Fakat genelde uzun süreci gerektiren bu değişim, iktidar erki tarafından dayatma
ve zorlama şeklinde uygulandığında, (bu iktidarların olmazsa olmaz
karakteridir..) toplumlarda daha kısa zaman dilimlerinde de değişimler
gerçekleşebilir. Bunun için en zorlayıcı etken, "din" ve
"tanrı" kavramlarıdır.
· Bilindiği gibi, dinler; başlangıçta insanın doğa karşısındaki
güçsüzlüğünün sonucu olarak, kontrol edilemeyen doğa güçlerine karşı insan
ilişkilerini organize etmek üzere ortaya çıktı. Süreç içinde, insanın dinsel
olguları hiçbir şekilde sorgulamadan kabul etmesinin bir sonucu olarak, etki
alanını genişletti ve sırasıyla günlük yaşam, ahlak kuralları, kültürel
değerler gibi konuları da düzenlemeye başladı. Bu ise dinin işlevleri
bakımından son nokta anlamına gelen, dinin siyasallaşmasından başka bir şey
değildi şüphesiz.
· Zaman içinde, belki biraz da toplum sözleşmeleri gereği, devletlerin
güçlenmesine paralel olarak devlet, DİNDEN bazı uygulamaları, dinin ilgi
alanına giren kimi konuları, devralmaya, başka bir deyişle, zorla söküp almaya başladı. Ve elbette devlet, zorunlu sonuç olarak; dinin
siyasal işlevlerini de üstlendi, zaten
asıl amaç bu idi.
·
Aslında oldukça yavaş seyreden bu devir-teslimde, devlet dinden şunu da
öğrenmişti. Sorgulanamayan her şey pis işlerin, hadi daha insaflı bir tanım
kullanalım, kişisel çıkarlara hizmet etmenin aracı olarak kullanılabilirdi. Tüm
dünyada, tüm coğrafyalar ve kültürler için geçerli olan evrensel yargı
şöyledir: Eğer bir tabu sorgulanamıyorsa yozlaşmaya mahkumdur. Ve devlet dinden
bu yozlaşma aracını da teslim almış oldu.
·
Toplumlar için geçerli olan kurallardan birisi de şöyle formüle
edilebilir sanıyorum ya da bir tür zincirleme reaksiyon diyebiliriz buna. Eğitim sistemi bilimsel değilse, hele dinsel
verilere dayanıyor, günlük yaşamın her alanını dinsel değerlerle düzenlemeye
kalkıyorsa, o toplumdaki insanların
araştırmacı, sorgulamacı, yaratıcı güçleri körelir.
·
Sorgulamayan insan saldırganlaşır, zira verilen eğitim akla ve bilgiye dayanmıyorsa, mantık kullanımı da
yoktur ve bu durumda toplumsal ilişkilerde sevgi ve saygıya dayalı davranışlar
giderek azalır. (3)
·
Öte yandan, içinde bulunduğumuz bilgi çağında, din bazı sorulara cevap
vermekte, açıklama yapmakta giderek zorlanmaktadır. Bu ise otoriter siyasi
liderlere bu konularda da dini bir otorite gibi, fikir beyan etme yetkisini
vermektedir. Böyle olunca da iktidarlar, düşlediklerinin kat be kat üstünde bir
yetkiyle donatılmış olmaktadır.
·
Bu toplumların karşı karşıya oldukları tehlikeli durum ise şöyle
özetlenebilir. Verilen eğitim kişilik oluşumu için yeterli olmadığı için, o
toplum güçlü toplumların kültürel
istilasına uğrar. Bu durumda, insanlar doğal bir refleks olarak,
kendilerini en çok saldırıya uğradıkları kişilikleriyle tanımlama eğilimine girerler. Sonuç fanatik bir
ırkçılık ve bununla desteklenen dinciliktir. İki durumda da toplum kendisini
evrensel değerlerden soyutlar, yalnızlaşır ve her konuda çağın gerisine düşmeye
başlar.
·
SONUÇ: Ülke olarak işimiz çok
zor. Ya da her birimize çok fazla görev düşüyor.
Keyifle kalın..
KAYNAKLAR
(1)(2) Siyasal Ahlak ve Siyasal Ahlaksızlık, Türker Alkan
(3) Bilim Toplumu, Ali Demirsoy
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder